← blog

Her şey İstemekle başladı

28.08.2023

Berfu Aksoy

İstemek, var olmaktır. Bu dünyada varsanız, istersiniz. İstemekten vazgeçmek, var olmaktan vaz geçmektir. O yüzden depresyondaki kişilerin canı hiçbir şey istemez. Yaşam istekleri azalmıştır çünkü.

Ne istiyorsunuz ?, Kimden/Kimle İstiyorsunuz?, Nasıl İstiyorsunuz?, Nerede istiyorsunuz?, Ne zaman İstiyorsunuz ? 

Süt istiyoruz, Annemizden İstiyoruz, Sevgiyle bizi kucağına alarak istiyoruz, sessiz bir yerde, Şimdi istiyoruz.

İş istiyoruz, x şirketinde istiyoruz, iyi kazançlı istiyoruz, y şehrinde istiyoruz, 2 ay sonra şimdiki işimizden ayrılınca istiyoruz.

Yatmasını istiyoruz, çocuğumuzdan istiyoruz, itiraz etmeden istiyoruz, kendi yatağında istiyoruz, akşam 9:30’da istiyoruz.

Doktora gitmesini istiyoruz, eşimizin istiyoruz, bizimle birlikte gitmesini istiyoruz, bizim bulduğumuz doktorda istiyoruz, hemen arayıp randevu alır almaz, randevu tarihinde istiyoruz.

Otel odamızı değiştirmek istiyoruz, resepsiyonistten istiyoruz, bize nazik davranarak ve hatasını kabul ederek değiştirmesini istiyoruz, bu otelde istiyoruz, rezervasyon tarihimizde istiyoruz. 

Doğduğumuz andan itibaren istemeye başlarız. İstemek insan olarak bu dünyada var olmanın ayrılmaz ve doğal bir parçasıdır. Yaşamımızdaki tüm ilişkilerimizi isteklerimiz oluşturur. İstediğimizi elde etmek için başka kişilerle ilişkiye geçmek ve bize istediğimizi vermelerini sağlamamız gerekir. Bunu ya tatlılıkla, anlaşarak, ya da çatışma, zorbalık veya şiddetle yaparız ama hepsinin amacı istediğimizi, hakkımız olduğunu düşündüğümüz “şeyi” almak, fiziksel veya duygusal ihtiyacımızı karşılamaktır. Yani sizin ve sevdiklerinizin nasıl bir hayat yaşayacağı geleceği, sürtüşmeleri çözme ve görüşmeleri iyi sonuçlandırma becerinizle yakından alakalıdır.

“İsteme”nin her zaman iki tarafı vardır, biri isteyen diğeri istenen kişidir. Bu ister bir insan, ister bir şirket, ister bir kurum olsun, istemek bir ilişki ve anlaşma gerektirir. Birinin bir şey isteyip, diğerinin vermemesi ve isteyenin daha fazla diretmeyip isteğinden vazgeçmesi de bir anlaşma biçimidir. Çünkü isteğinden vazgeçme bir tercihtir, bunun haricinde isteğini değiştirebilir, daha az isteyebilir veya istediğini almak için şiddet de dahil başka yollara başvurabilir. 

İstek varsa, görüşme, görüşme varsa olumlu veya olumsuz bir sonuç vardır. İşte bu yüzden istek barındıran her karşılıklı görüşme müzakere,  yani sonuç doğuran iletişimdir.

Ben müzakere yerine görüşme demeyi tercih ediyorum. Müzakere, sanki sadece iş dünyasında iş adamları veya avukatlar tarafından kullanılan, sert, acımasız, manipülatif yanları olan bir kelime ve yöntem gibi gelebiliyor çoğu kişiye. 

Bizde, yanlış çevrilen Amerikan filmleri yüzünden, müzakere (negotiation) ile münazara (debate) birbirine karıştırıldığı için müzakerede kullanılan çözüm araçlarından korkulur, uzak durulur. Böyle olunca da taraflar veli görüşmelerine bile kafalarında münazaraya hazırlanırmış gibi hazırlanıp, zırhlarını kuşanıp  giderler. Aslında günlük hayatın içinde son zamanlarda “pazarlık”, “pazarlama”, “ikna sanatı” gibi havalı, farklı isimler versek de hepimizin her an yaptığı şey aslında müzakeredir. Müzakere’nin kelime anlamı “karşılıklı zikretmek” yani istekleri karşılıklı tekrarlamak, sıralamaktır. Hepimizin gün içinde sabah uyandığımızdan akşam uyuyana kadar, hatta uyumaya çalışırken bile yaptığımız bireydir müzakere. Yanımızdaki kişiye “horluyorsun, yastığını al içeri git” demek ve onun bunu kabul edip etmemesi bile müzakeredir 🙂

Oysa münazara savunma, suçlama, açık bulma, alt etme odaklıdır ve bir kazanan – bir kaybeden olması üzerine kuruludur. Bir kazanan ve bir kaybeden olmalıdır. Bir taraf kendi savının haklılığını ispatlamalı ve diğerlerini de buna ikna etmelidir. Ve zafer sarhoşluğu geçtikten sonra her iki taraf da kaba davrandığı için kendini biraz buruk hisseder. 

Evet bazen müzakere ve münazaranın sınırları iç içe geçebilir, hatta birileri çok agresif, manipülatif bir müzakere stratejisi de benimseyebilir. Ama sürtüşmeleri nasıl çözeceğiniz, üslubunuzu seçmek tamamen size bağlıdır. Karşıdaki sert diye illa sert olmanız gerekmez, hatta en çok oyunu sert oynayanların filmleri izlense de, toplantı masasında bir zen ustası gibi sakin hatta esprili kalarak karşı tarafın saldırganlık oyununa girmeyerek istediğinden çok daha fazlasını elde ederek odadan çıkan usta müzakereciler tanıyıp, odadaki herkesle birlikte hayran olduğum çok olmuştur. 

Müzakerede ise her iki tarafın istekleri ve ihtiyaçlarını tatmin edici şekilde karşılayan yaratıcı bir çözüm üretilebilir. Çünkü taraflar birbirlerine arkalarını dönüp gitmeyeceklerini bilirler, hatırlarlar. Bu kişiler eştir, iş arkadaşıdır, birlikte iş yapan veya yapacak olan iş adamları, ortaklardır, düzgün devam ederse her iki taraf için de daha faydalı olacak bir ilişki içindedirler. Bu farkı bilmek, konuyu hemen tartışmaya, kim haklı kim haksıza çekmeden önce çözüm yani etkili iletişim araçlarının kullanılarak sürtüşmeyi gidermek daha kazançlı ve akıllıca bir yaklaşım olur. Hatta bir de bonusları olur, sonraki görüşmenizde, birileri sizi etraftan sorduğunda veya adınız geçtiğinizde saygın ve güvenilir olmanızla ilgili cümleler kurulur, yavaş yavaş sizin de kulağınıza gelmeye başlar. İnsanlar sizinle iş yapmak için çok daha hevesli olur. Bu da işin ne kadar uğraşsanız da parayla alamayacağınız kısmıdır. Reklam yapmadan düzgün kişiliğinizin reklamı yapılmış olur, “düzgün insan” olarak tanınmışlığınız artar.

Her karşılıklı görüşmelerin temel üç amac – istek –  vardır. 

  1. Karşı tarafın konuyu algılayışı, duygu, istek, ihtiyaç, talebi hakkında bilgi toplama
  2. Kendi konuyu algılayış biçimimizi, duygu, istek, ihtiyaç, talebimizi iletme
  3. Karşımızdakinin fikrini, davranışını, düşüncesini, hissini etkileme, dönüştürme

Herhangi bir konuda bir isteğiniz varsa, onu başka biri aracılığı ile edinmeniz gerekiyorsa diğer kişinin durumuna bağlı olarak bir sürtüşme veya çatışma yaşamanız çok doğaldır. İşte bu durumda konuya ilişkin istek ve talebinizi iletmek için bir konuşma, görüşme yapmanızın  kaçınılmazdır. Asıl önemli olan bu isteğinizi elinizdekini (bu o kişi ile ilişkiniz de olabilir) kaybetmeden, zarar görmeden ve karşınızdakine de zarar verip, ileriye dönük bir intikam veya gücenme duygusu yaratmadan almanın yollarını bilmektir ve inanın bana bu gerçekten hiç zor değil.

Oturduğum mahallede yürüyüş yaparken yeni taşınan yabancı bir komşum birkaç gün sonra sahilde kahve içmek isteyip istemeyeceğimi sorduğunda kabul ettim. Kahvelerimizi içerken birbirimizi daha iyi tanımak için ne iş yaptığımızı anlatıyorduk birbirimize. Sanat danışmanı olduğundan bahsetti. Sanata, tablolara bayılsam da bu işin maddi kısmı, piyasası, işlerin nasıl döndüğü hakkında en ufak bir fikrim yoktu ama merak etmiştim. Biraz daha öğrenmek istediğim için biraz örnek vermesini istedim. 

Komşum, şu anda yeni bir sanatçı ile tanıştığını, belki sonra onun işlerini temsil edebilmek için o sanatçıyla konuşmaya, işleri hakkında fikirlerini söylemeye çalıştığını ama adamın biraz da sanatçıların o bohem tavrı ile çok ilgisiz davrandığından ve aslında işinin sanatçıyı veya alıcıyı ikna etme yönünün hiç de zevkli ve kolay olmadığından bahsetti.  Tabiki kendimi tutamadım ve bir dahaki görüşmelerinde uygulayabileceği bir iki araçtan bahsettim. Mesela sanatçıya, kendi fikrini, neler yapabileceğini söylemek yerine, ona açık uçlu sorular sormasını ve cevap verene kadar başka hiçbir şey söylememesini. Sonra da son söylediği cümlenin önemli kısımlarını tekrar edip tekrar susmasını. Birkaç gün sonra, “aradığım iletişim danışmanını Türkiye’de bulacağım hiç aklıma gelmezdi. Söylediklerini yaptım ve adam susmak bilmedi. Ben gidene kadar haftada bir saat özel ders için teklif gönderir misin bana” yazan bir mesaj attı. 

Söylediğim gibi, bir kez bu doğru iletişim araçlarını doğru kişilerde kullanmayı öğrendiğinizde isteğinizi öyle kolay ve çabasız alıyorsunuz ki, başka türlü davranamıyorsunuz. Durdurulamaz oluyorsunuz. Kim hem iyi ilişkiler kurup hem de kazançlı işler yapmak istemez ki. 

İyi iletişim becerisi kazanınca bir taşla iki değil beş kuş vurduğunuzu fark ediyorsunuz. 

  1. İsteklerinizi çok daha kolay ve rahat alabiliyorsunuz
  2. İstediğiniz herkesle iyi iletişim kurabileceğinizi bildiğiniz için her ortamda daha özgüvenli oluyorsunuz.
  3. Çok daha az sürtüşme, kırgınlık, çatışma yaşıyorsunuz, böylece sinirleriniz daha az bozuluyor.
  4. Karşıdaki onu anladığınızı ve samimi olduğunuzu görünce sizin aklınıza bile gelmeyen tekliflerle gelebiliyor
  5. Zaman içinde insanlar arasında saygın bir kişi olarak tanınıyorsunuz, insanlar ağızdan ağıza   reklamınızı yapmaya başlıyor üstelik ücretsiz.

Buraya kadar söylediğim gibi, bir insan için yaşam istemekle başlar ve ölünceye kadar da istemekle ilgili olacak. Belki de ölüm hayatın değil, istemenin sonudur. 

Ama ne istediğiniz kadar, nasıl istediğiniz de önemli. İstediğini alanlar ve alamayanlar arasındaki en büyük farkı nasıl istedikleri belirliyor. Sizin sormaya bile cesaret edemeyeceğiniz bir şeyi, kardeşiniz büyük bir rahatlıkla anne babanızdan alabilir, üstelik sormamıştır bile, anne ve babanız teklif etmiştir. Aynı şey işyerlerinde de çok olur. “Hayatta izin vermezler” diye düşündüğünüz bir şeyi bir bakmışsınız 1 hafta sonra bir iş arkadaşınız yapıyordur. Siz de size haksızlık yapıldığını düşünerek sinir olursunuz. Oysa isteği yerine getirilen kişi sadece diğer kişi ile nasıl iletişim kurması gerektiğini içgüdüsel olarak çözmüştür. Siz belki sormamışsınızdır bile veya yanlış sormuşsunuzdur. İsteğiniz konusunda iletişim kurmaktan kaçmışsınızdır veya çatışmaya girmekten çekinmişsinizdir. 

Çoğu kimse çatışmayı istemez, çoğu kişi için bir şey istemek zordur ama isterseniz. Reddedilebilirsiniz, olumsuz sonuç alabilirsiniz o zaman başka bir strateji denersiniz ama hiç istememek kendi kendinize çelme takmaktır. 

O yüzden başkası ne istediğimi, ihtiyacımı anlasın ve bana versin diye beklemeyi bir kenara bırakın ve kendi istek ve ihtiyaçlarınızı iyi ilişkilerle, hızlı ve kolay şekilde alabilmek için kendinize emek vermeye başlayın.