← blog

Gerçek hedefi kaçırmayın!

Sürdürülebilirlik, yaklaşmakta olan Regeneratif (Yenileyici) İş Modellerinin yalnızca bir kilometre taşıdır.

31.07.2023

Berfu Aksoy

Farkındaysanız (her dönem olduğu gibi) çevresel duyarlılık konusunda yeni yeni tanımlar ve terimler ortalıkta uçuşmaya başladı. Yeni dijital / teknolojik çağda kendimizi kaybolmuş hissetmemiz yetmezmiş gibi, biz de şirketlerimiz için gelenekselliğin erozyonundan korunmak amacıyla “en iyi yaklaşımın” ne olduğunu bulmaya çalışıyoruz. Sermaye odaklı iş modelleri bizi saygın, uzun ömürlü, aynı zamanda kârlı ve dinamik bir şirket olarak ileriye taşımak istiyor. Artık hemen hemen her şirketin kullandığı daha yaygın terminolojilere, sosyal medyaya, araştırmalara, makalelere ve bloglara daldığınızda, elbette Birleşmiş Milletler’in belirlediği “Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri” öncülüğünde öne çıkan kelime “Sürdürülebilirlik”.

Şu anda her şirket elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor ya da en azından Z kuşağı müşterilerine ve paydaşlarına sürdürülebilirlik kriterlerini içselleştirdiklerini göstermek istiyor ve bu kriterleri iş yaklaşımlarına dahil etmeye çalışıyor. İşin gerçeği, finansal yatırımları güvence altına almak, eni krediler alabilmek için ‘Sürdürülebilirlik’ her türlü pazarlama ve halkla ilişkiler planının ‘olmazsa olmazı’ haline geliyor. İçinde bulunduğumuz bu durumu ya üzerinde keyifle sörf yaptığınız ya da sizi yıkan bir dalgaya benzetebiliriz.

Peki işletmelerimizi sürdürülebilirlik ile başlayan ve devamı çok daha büyük vizyonlarla gelecek olan bu yeni dönemde sağlam ve ilerici yapmanın tek yolu gerçekten tüm enerjiyi sürdürülebilirlik için harcamak mı? Şirketimizin dönüşüm enerjisinin çoğunu sürdürülebilirlik olan ilk dalgayı yakalamak için kullanırsak ve gelmek üzere olan ikinci ve daha büyük dalga için hiçbir kaynak ve motivasyon kalmazsa ne olur? Açık denizlere açılmak için enerjimizi, kaynaklarımızı, motivasyonumuzu verimli kullanmamız, tüm çabamızı tek dalgadan sağ çıkmak için değil, gideceğimiz yere sağlam, güçlü ve sağlıklı bir şekilde varmak için harcamamız gerekmez mi?
Tamam önemli olan yolculuğun kendisidir peki ama yolculuğumuz nereye ? On yılı aşkın bir süredir bu konuyu sorguluyor, okuyor, analiz ediyor ve üzerinde derin düşünmeler yapıyorum, bu soruya cevabım şu:

Hayat “Bütün” Hissettirmeli ! Sadece mutlu değil, sadece yeterli değil, sadece zengin değil, “Tüm” parçaları ile aile, sağlık, para, iş, sosyal, duygusal olarak ahenkli, dengeli ve tatmin edici bir ‘Bütün’. Tıpkı doğa gibi, suyu, toprağı, güneşi, ağacı, göçleri, yerleşik türleri ile ahenkli, döngüsel bir bütün. Bazıları bütün hissetmek için, daha az zarar verme ‘sürdürülebilirlik’ yaklaşımının bir ilk adım, en azından başlangıç ​​için en iyi adım olduğunu söyleyebilir. Bu tür açıklamalara gerçekten bir itirazım yok, o yolu izlemeye çalışabilirler ve bu kesinlikle herkes için daha iyi bir hayata katkıda bulunur ama gerçekten bizi Tam-Bütün hissettiren yaklaşım daha az zarar vermeye çalışmak mı? Katkı verebileceğimizi bilsek sürdürülebilirlik bizi tatmin eder miydi? Sürdürülebilir’in de bize bütün hissettirmediğini fark edip daha geniş bir arayışa mı başlamamız gerekiyor? Bazıları çoktan bunu fark edip başlamadı mı?

İkilem şu ki, yaşamda bütünlüğe ulaşmak için her parçanın peşinden koşma, mutluluğu, zenginliği, zenginliği, lüks tatilleri, sakinliği, sağlıklı yiyecekleri, iç huzuru toplayıp biriktirme stratejisi işe yaramıyor. Bütün hissetmek ve dengeli yaşama sevincini kucaklamak için resmin bütününü de görmeliyiz. Neden şimdilik bu geniş vizyonu hedefleyip planlarımızı buna göre yapıp enerji ve kaynak tasarrufu sağlayamıyoruz?

Parçaları düzeltmeyi bırakıp, besleyen, beslenen, büyüyen, gelişen ve en önemlisi döngüsel olarak, doğal olarak kendini dönüştüren bir yaşam sistemi yöntemi oluşturmamız gerekiyor. Başka bir deyişle, bütünsel bakmak ve yenileyici olmak.

Benim görüşüme göre, Dr. Daniel Christian Wahl, Carol Sanford ve Daniel Pinchbeck gibi birçok yazarın da vurguladığı gibi, işiniz hayatınızın ayrılmaz bir parçası ve hayatınız da bu dünyadaki yaşamın ayrılmaz bir parçası. Sadece parçaya odaklanarak, bütünü tamamen kaçırabilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında ben de dahil giderek sayıda araştırmacı; sürdürülebilirlik gibi parçalarda oluşan zararın azaltılmaya çalışılması yerine, bütünü iyileştirmeye, kendi kendini beslemeye teşvik eden daha kapsayıcı modellerin benimsenmesini önermektedir.

Daha az enerjiye ihtiyaç duyan ama tüm bileşenlerini besleyen bir sistem oluşturmamız mümkün. Hayatınızı tren gibi kompartmanlara ayırmak yerine, ancak bir bütün olarak görürseniz, sadece kendiniz olarak bu dünyadaki etkinizin ne kadar büyük olduğunu fark edebilirsiniz. Siz aynı zamanda birinin işvereni, birinin müteahhiti, birinin müşterisi, birinin anne/babası, birinin kız/oğlusunuz, birinin eşisiniz, bir yerde turist, bir yerin sakinisiniz, bir devletin vatandaşı, diğer ülkenin çekmeye çalıştığı yatırımcısınız. Bu rollerin her birinde karşılaştığınız tüm sorunları çözmeye ömrünüzün yetmeyeceğini söylemek yanlış olmaz ama eğer bir gün hayatınıza, kendinize daha saygılı, şefkatli davranmaya karar verirseniz, bu karar hayatınızdaki tüm rolleri etkiler ve size birçok şey kazandırır.

Tek tek her ilişkinizdeki problemle uğraşmak yerine, tek bir kararınız ve tek bir davranış değişikliğiniz ile tüm ilişkilerinizde daha olumlu sonuçlar elde edersiniz. Bu kararla olası sürtüşmelerin merkezine daha etkili tohumlar ekerek yenileyici bir model yaratırsınız, daha az çaba harcarsınız ve sizin bir bütün olarak sisteme baktığınız gibi benimsediğiniz sistemin de sizinle ilgilenmesini beklersiniz. Ve ilgilenir, sonuçlarını size yansıtır ve sizi beslemeye, daha iyi hissettirmeye devam eder, siz de bu sonuçla kararınızı beslemeye devam edersiniz ve iyi yönde, sağlam bir döngü başlamış olur.

İşletmelerde de durum aynı. Etkili bir rejeneratif yaklaşımı şirketinizin kalbine yerleştirdiğinizde ve onunla ilgilendiğinizde, bu, yansımalarını işinizin her alanında hemen göstermeye başlayacaktır. Sürdürülebilirlikten daha sürdürülebilir değil mi? Sürdürülebilir iş yaklaşımının yararları olduğunu tamamen anlıyorum, ancak 21. yüzyılda yenileyici iş yaklaşımı, şirketlerin işlerini dönüştürmesi ve ilerletmesi açısından giderek daha faydalı görülüyor.

Rejeneratif işletmecilik, resmin tamamını görmeyi, doğal ve sosyal sistemleri onarmayı, yenilemeyi ve geliştirmeyi hedefleyerek sürdürülebilirliğin ötesine geçen, kazancın ötesinde gurur ve tatmin de veren bir yaklaşım olarak bir şirketleri içerden besliyor. Toplumun, çevrenin ve ekonominin yenilenmesine aktif olarak katkıda bulunan, fark yaratan ve bundan gurur duyan işletmeler yaratıyor.

Yenileyici işletmeler, yalnızca zararı en aza indirmekle kalmayıp aynı zamanda tüm sistemin ayrılmaz bir parçası olarak bize hizmet edecek olan kaynakları aktif olarak geri yükleyip yenileyen uygulamaları benimseyerek güçlü olumlu etkiler yaratmayı amaçlıyor. Daha büyük bir bütünün ayrılmaz ve değerli bir parçası olduğunu bildiği için kendisini de besleyecek olan gelişmiş ve döngüsel bir ekosistem yaratmayı hedefliyor. Ekolojik sağlığı, sosyal refahı ve ekonomik refahı teşvik eden süreç, ürün ve hizmetlerin tasarlanmasına katkıda bulunmaya çalışıyor.

İşin en güzel yanı, yenileyici yaklaşım, yaşamınız için daha tatmin edici, tam issettirici, kapsayıcı bir model yaratacak kadar cesur olmanız durumunda, herhangi bir iş sektörüne uyarlanabiliyor. Kesinlikle daha üretken ve yaratıcı düşünmeyi gerektiriyor evet ama bu da işin keyif veren ve fark yaratan maceracı kısmı.

Sürdürülebilir iş dünyası ise gelecek nesillerin kendi ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetinden ödün vermeden, günümüzün ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanıyor. Ekonomik sürdürülebilirliği korurken olumsuz çevresel ve sosyal etkileri en aza indiren uygulamaların benimsenmesini içerir.

Sürdürülebilir işletmeler ekonomik büyüme, çevre yönetimi ve sosyal sorumluluk arasındaki olumsuz etkileşimi önlemeyi amaçlamaktadır.
Sürdürülebilir iş uygulamaları arasında enerji ve kaynak verimliliği, atıkların azaltılması, sorumlu kaynak kullanımı, adil iş uygulamaları ve topluluk katılımı yer alır. Amaç, iş faaliyetlerinin çevresel ve sosyal olumsuz sonuçlarını azaltarak bulundurarak uzun vadeli değer yaratmaktır. Peki ya zararı azaltmak yerine daha iyiye gitmesini sağlayabilsek ? İşte bu yüzden sürdürülebilir ile yenileyici yaklaşım arasındaki farkları bilmek önemli, çünkü biz karar vereceğiz. Hangisini seçersek hayatımızın tamamında bu kararın etkilerini göreceğiz. Siz hangisini seçiyorsunuz, neye enerji harcıyorsunuz. Az zarar verip daha uzun süre faydalanmaya mı; kendini devamlı yenileyen, besleyen ahenkli bir ritimle her geçen gün daha da iyiye ve temize doğru bütünle birlikte ilerlemeye mi?

 

Yenileyici ve sürdürülebilir işletmeler arasındaki 4 temel ayrım:

Kapsam ve amaç: Rejeneratif işletme, resmi bir bütün olarak görerek, doğal ve sosyal sistemleri aktif bir şekilde restore edip yenileyerek sürdürülebilirliğin ötesine geçmeyi hedeflerken, sürdürülebilir işletme, tüm sistemi nasıl etkilediğine odaklanmadan, parçaları dengede tutmayı amaçlamaktadır. Sürdürülebilir bir işletme, enerji tasarruflu uygulamalar uygulayarak karbon ayak izini azaltmaya, ağaç dikmeye odaklanabilirken, yenilenebilir bir işletme yalnızca kendi karbon emisyonlarını azaltmakla kalmayıp aynı zamanda ekosistemleri onarmak için aktif olarak toprak kalitesini iyileştirme çabalarına da katılabilir.

Sistem düşüncesi: Rejeneratif iş, çeşitli bileşenlerin birbirine bağlılığını ve bunların tüm ekosistem üzerindeki etkisini dikkate alan bir sistem yaklaşımını benimser. İş operasyonlarının daha büyük bir sistemin parçası olduğunun bilincindedir. Elinde olan tüm kaynakları olumlu döngüler oluşturmak için kullanabilir. Bir süreçten gelen atıkların bir başkası için kaynak haline geldiği kapalı devre üretim süreçlerini uygulayabilir ve kendi kendini besleyen bir sistem yaratabilir. Sürdürülebilir bir işletme, verimlilik için çabalarken önce düşük maliyet, sonra düşük çevresel zarar hedefine odaklanır, maliyet ve çevresel zarar arasında denge kurmaya çalışır.

Bütünsel etkiye vurgu: Yenileyici yaklaşım, bütünsel etkiye güçlü bir vurgu yaparak çevre, toplum ve ekonomi için olumlu sonuçlar yaratmayı amaçlamaktadır. Aktif olarak doğal ve sosyal sistemleri onarmayı ve geliştirmeyi amaçlamaktadır. Yenileyici bir işletme, onarıcı tarım uygulamaları uygulayarak, yaban hayatı için yaşam alanı yaratarak ve toprak sağlığını iyileştirerek bozulmuş araziyi yeniden canlandırmaya odaklanabilir. Sürdürülebilir bir işletme, operasyonlarının olumsuz etkilerini azaltmaya odaklanabilir ancak düzeltmeye, iyileştirmeye öncelik vermeyebilir.
Paradigma değişimi: Yenileyici iş, işletmelerin toplumdaki rollerini nasıl algıladıklarına dair bir paradigma değişimini temsil eder ve sadece zararı azaltmaktan ziyade olumlu katkılar yaratmayı amaçlar. Değişen iş modellerine ve sistemlerine derin bir bağlılık gerektirir. Yalnızca finansal kârı değil aynı zamanda yatırımın sosyal ve çevresel getirilerini de dikkate alan üçlü bir kârlılık yaklaşımını benimseyebilir. Sürdürülebilir bir işletmede ise, sosyal ve çevresel faktörleri göz önünde bulundurarak öncelikle ekonomik kâra odaklanır.
Gelecek, bugünkü seçimlerinizle oluşuyor. Siz kendiniz için neyi seçiyorsunuz?